Ulusal Yükseköğretim Politikaları

Son Güncelleme:


YÜKSEKÖĞRETİM REFORMUNUN TEMEL AMAÇLARI

Türk yükseköğretim sisteminin ülkenin kalkınmasında itici güç olabilmesi için kapsamlı bir
reforma acil ihtiyaç duyulmaktadır. Bu reformun temel unsurları şöyle sıralanabilir:

  1. Çıktı ve performansı önceliklendirmek (ülke genelinde yarışmacı sistem; mesleki yetkinlik sınavı; devlet memurluğuna son)
  2. MYO’ları dönüştürerek tercih edilen ve başarılı kurumlar tesis etmek
  3. Yükseköğretimin finansman sistemini revize ederek etkinliğini artırmak
  4. Açık ve uzaktan öğretimi yaşam boyu eğitim-öğretime odaklamak
  5. Yükseköğretim ulusal yönetimini yeniden yapılandırmak (YKK, KGK)
  6. Yükseköğretim kurumlarını çeşitlendirmek (misyon, kurumsal özerklik, kapsam, mali ve hukuki farklılıklar)
  7. Yükseköğretim kurumlarının özerk yapılarını güçlendirmek
  8. Yükseköğretim kurumlarının üst yönetimlerini yeniden şekillendirmek (kurum hedef ve kimliği ile uyumlu, liyakat temelli rektör; üniversite konseyi oluşumu)
  9. Yükseköğretim kurumlarında iç yapının küresel yarışmacı özellikleri benimsemesini sağlamak (öğrenci merkezli- kaliteli eğitim; araştırma vurgusu; insan kaynağı geliştirmek; kalite güvencesi vurgusu; paydaş katılımı; uluslararasılaşma önceliği)

Önerilen ULUSAL YÜKSEKÖĞRETİM POLİTİKASI

Türkiye’nin Yükseköğretim Politikası 2020 yılı itibarı ile gelişmiş yükseköğretim sistemlerinin
benimsediği, kendi ortamlarına uyarladıkları ve bu web sayfasında “Yükseköğretim: Temel
Prensipler”
başlığı altında sıralanan ilkeleri hayata geçirmeyi hedef alan politikalar olmalıdır.
Bunlar dört ana madde olarak ele alınabilir.

  1. Sistem genelini etkileyen politikalar, ki bunların bazıları yükseköğretimin dışındaki sektörleri de ilgilendirmektedir. Genelde mevcut aktörleri, araçları kapsar ve tüm üniversiteleri benzer şekilde etkiler, yükseköğretimin gelişmesi için gereken ortamın hazırlanmasına hizmet eder (Paragraf 1-10’da kapsanmıştır).
  2. Yükseköğretim kurumlarına çeşitlilik opsiyonlarının sunulması politikaları (farklı paydaş taleplerine, küresel değişimlere ve rekabet koşullarına cevap verebilecek üniversite çeşitliliğine ulaşılmasını sağlayacak reformlar). Amaç üniversitelere farklılık kazandırmak, hedef koymak, onları yetkilendirmektir (Paragraf 11-16’da kapsanmıştır).
  3. Kurum içi akademik hayata yönelik politikalar (kurum içi süreç ve mekanizmaları temel ilkelere duyarlı kılmak üzere gereken reformlar). Amaç üniversitelere ulusal veya uluslararası yarışmacı bir karakter kazandırmaktır (Paragraf 17-21’de kapsanmıştır).
  4. Dış paydaşların, üniversitelerin etkinliğini, üretkenliğini, topluma hesap verebilirliğini iyileştirmek üzere katkı vermelerini düzenleyen politikalar. Amaç üniversitelerin toplumla bütünleşmesine ivme kazandırmaktır (Paragraf 22-25’de kapsanmıştır).

Yukarıdaki dört ana maddeyi oluşturan politika unsurları 25 paragraf halinde sunulmaktadır.

  1. Sistem genelindeki politikalar çıktı ve performansın önceliklendirilmesi ile başlar. Tüm devlet mekanizması girdi temelli yaklaşımlardan uzaklaşarak süreç ve çıktı temelli çalışmaya yönelir. Bu yönelişin motoru yükseköğretim olabilir. Devletin katkılarının çıktı temelinde ve yarışmacı olması, üniversitelere verilen yıllık bütçede (cari ve yatırım), bütçe bileşenleri olarak yapılan sözleşmelerde ve desteklenen projelerde bu anlayışın hakim olması sağlanır. Girdi temelinde baz ödeneklerden vazgeçilemese bile çıktı ve performans temelli gösterge kullanımı hem üniversite içindeki performansın yükselmesini, hem de üniversiteler arası rekabet ve yarışmanın tetiklenmesini sağlar. Tüm bakanlıklar ve diğer devlet kuruluşları araştırma ödeneklerini yarışmacı tarzda verir.
  2. Mesleği icra için yetkinlik sınavları konması ve doktor, veteriner, avukat, mühendis, mimar, öğretmen gibi düzenlenmiş meslekler için diplomanın dışında ulusal normlara ulaşılma kontrolleri yapılması benimsenir. Bu sayede mesleki eğitimi yetersiz meslek sahibinin topluma zarar vermesinin önleneceği, üniversitelerde verilen eğitimin daha fazla önemseneceği düşünülür. Üniversiteler arasında eğitimin yeterliliği açısından farklılıklar olduğu gibi aynı üniversitedeki derslerin ve öğretimin de farklı kalitede olabildiği bilinmektedir. Uzun vadede kurumsal kalite güvence uygulamalarının bu farklılıkları azaltacağı beklense bile mesleği icra edenlerin belirli bir eşik değerin üzerinde olduğunun güvencesinin bu tip mesleki yetkinlik sınavları ile sağlanması yeni değildir. İyi yetişmişe, becerileri üstün olana prim vermenin, üstün tutmanın, liyakatı dikkate almanın mekanizmaları geliştirilir.
  3. Bu gibi yetkinlik sınavları, program çıktılarının yansıması olarak, üniversitelerin rekabetine ve yarışarak gelişmelerine katkı sağlayacak ve programların amaç ve çıktılarının netleşmesine yardımcı olacaktır.

    ABD’deki iki aşamalı mühendislik yetkinlik sınavı örnek alınabilir. ABET akredite programlarının lisans dördüncü yılında veya mezuniyetin ilk yılında alınan mühendisliğin temelleri ( fundamentals of engineering) sınavı ve en az dört yıllık bir mühendislik iş deneyimi sonrasında alınan profesyonel mühendislik ( the principles and practice of engineering) sınavı yetkinlik belgesine temel olmaktadır. Birinci sınav bilgisayar temelli, ikincisi kağıt-kalem ile verilmektedir. Ülkemizde İTÜ mezunlarına açıktır.

  4. Devletin işveren olarak tüm üniversiteleri ve diplomaları eşit kabul etmesi girdi temelli ve ön akreditasyona ( ex-ante) dayanan yaklaşım olmaktadır. Üniversite mezununun devlette işe girmesini sağlayan bilgisini/becerisini ölçen piyasa mekanizması değil, aldığı diplomadır. Onun için öğrenciler kendilerine iyi eğitim veren üniversiteyi değil, ya markalaşmış veya kendisine en kısa zamanda fazla çalışmasına gerek kalmadan diplomasını veren üniversiteyi tercih etmektedir. Tüm diplomaların eşit değerlendirilmesi ve kağıt üzerindeki yetkinliklerin sorgulanmaksızın kabul edilme geleneği, yarışma ve mükemmellik arayışlarını körleştirmektedir.Yarışmacı ortamın oluşması ve performansın gündeme gelmesi için devletin işveren olarak daha seçici olması, diploma dışında beceri ve bilgi/ bilgiyi kullanma yeterliliği araması gerekir. Özel sektörün kullandığı ek yetkinlik kontrolleri devletin işe alımlarında da kullanılmalıdır. Bu husus sadece eğitim-öğretimi değil, tüm bakanlıkları ve Türkiye’nin yarışmacı bir ekonomiye evrilmesinde rolü olan tüm devlet kuruluşlarını ilgilendirir.
  5. Uzun yıllardır devlet memuru olmanın akademik dinamizmi öldürdüğü konuşulagelmiştir. Memur statüsü ve sonsuz iş garantisi ile akademik hayat bağdaşır değildir. Akademik hayat rekabet ve çok çalışma ön koşulları çerçevesinde anlamlıdır. Sonsuz sosyal güvence ile ne ülkemiz, ne de başka bir ülke yarışmacı olamaz. Gelişmiş ülkelerde akademisyenlerin ortalama haftada 50 saat çalıştıkları ölçümlenmiştir; gelişmekte olanların daha fazla gayret göstermesi beklenir. Bu tempoya devlet memuru anlayışıyla erişilemez. Yükseköğretim Kurumlarındaki çalışanlar sözleşmeli olmalıdır. Mevcut çalışanlardan arzu edenler kendi statülerinde 2547/657 sayılı kanuna tabi olarak çalışmaya devam edebilmeli, ancak bu durumda ek iyileştirmelerden faydalanamamalıdır. Yeni başlayanların tümü sözleşmeli olmalıdır. Sözleşmeli istihdam edilenlerin haksızlığa uğramalarını önlemek üzere net ölçütler geliştirilmeli, şeffaf uygulama zorunluluğu getirilmelidir. Sonsuz iş güvencesinden kaçarken sıfır iş güvencesi riskine girilmemelidir.
  6. İki yıllık eğitim veren meslek yüksek okullarının (MYO) başarısız olduğu, giden öğrencinin başka opsiyonu olmadığı için MYO’lara kayıt yaptırdığı, çalışan hocaların gözünün fakültelerde ve oradaki akademik hayatta olduğu bilinmektedir.Tabii ki istisnalar bulunabilir, ama genel manzara budur. Başka bir bilinen, sektörün yönlendirmesi, yönetmesi, sahiplenmesi durumunda MYO’ların başarılı olduğudur. Örnekleri mevcuttur. Esas soru sektörün sahiplenmesi nasıl başarılacaktır? Üniversitenin bünyesinde, akademik camianın parçası, rektörün yönetimindeki bir okulu sektör nasıl ve neden sahiplenir? MYO’ların kesinlikle üniversitelerden ayrı bir sistemi, yapısı, felsefesi olmalıdır. Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesine birer Mesleki Eğitim Üniversitesi kurularak devamında yarar görülen MYO’lar bu üniversitelere bağlanmalıdır. Mevcut üniversite kampüslerindeki MYO’lar o üniversite ile bölgesel Mesleki Eğitim Üniversitesinin nitelikli işbirliği/ birlikte varolma durumunda aynı fiziksel konumda devam edebilmeli, aksi durumda yeni bina ve tesislere aktarılmalıdır. Dönüştürülemeyen bazı MYO’ların kapatılması düşünülmelidir.Yerel bağları güçlü, sanayi ve iş dünyası (sektör) ile entegre bir yapılandırmaya gidilerek Mesleki Eğitim Üniversiteleri sektörün ağırlıklı temsil edildiği mütevelli heyet tipi bir yönetim sistemi ile yönetilmelidir.

    Mesleki eğitim/ genel üniversite eğitimi dengesi ulusal bir politika ögesi olarak ayrıca belirlenmelidir; öğrenci sayısı itibarı ile MYO oranının yüzde 30 olarak korunması uygundur.

  7. Yükseköğretimin finansman sisteminde üç farklı alanda radikal değişiklik ihtiyacı bulunmaktadır.
    1. Yükseköğretimin mali yükü hem devlet, hem eğitim gören tarafından paylaşılmalıdır. İkinci öğretimde bu zaten yapılmaktadır. Paylaşma oranları zaman, ekonomik koşullar ve organizasyon/ yapı meselesidir. Ama ücretsiz yükseköğretim hem yükseköğretimin kendisine hem de devlete zarar vermektedir. Paylaşmanın ön koşulu adil ve etkili bir burs ve kredi sistemi kurulmasıdır. Politika şudur: mali gücü olan öder, mali gücü olmayan eğer başarılı/  becerikli ise burs alır, değilse kredi alır. Mali yetersizlik nedeniyle hiç kimsenin yükseköğretime erişiminin kısıtlanmadığı garanti edilmelidir. Devletin desteğiyle çok kapsamlı bir öğrenci finansal destek sistemi kurulmalıdır.  Bu sistem karşılıksız tam ve kısmi devlet bursları yanında özel sektör ve bankacılık sisteminin katkılarıyla uzun vadeli, düşük faizli borçlandırma tedbirlerini de içermelidir.  Öğrenciler nerede okurlarsa okusunlar (devlet, vakıf ve özel üniversite) bu sistemden faydalanabilmelidirler.

      Maliyetin paylaşılması konusunda  kurumların kendi programları için bir öğrenim ücreti tespit etmeleri, devletin de yükseköğretime ayıracağı bütçenin bir kısmını doğrudan öğrencilere aktarması hedeflenir. Öğrenci desteklerinin taşınabilir kılınması, farklı eğitimlere farklı maliyet çıkararak öğrencilerin üniversiteler arasında doğal bir rekabet ortamı yaratmaları ve  bunu destekleyecek mali güçlerinin sağlanması sistemin ana ögeleridir. Başlangıçta katkı payları düşük tutularak sistemin gelişme aşamasındaki sorunlar giderilebilir. Kullanılabilecek fiş ( vaucher) modeli şekil 1de verilmiştir.  Merkezi temel yetenek testindeki başarının  fiş miktarını belirlemesi (ilk 100.000’deki öğrencilere %100; 100.000 ila 200.000’deki öğrencilere %70; 200.000-300.000’deki öğrencilere %50; 300.000-400.000’deki öğrencilere %30  gibi); yıllar içinde öğrenci fişi ödeneğinin artması ve doğrudan bütçe ödeneğinin azalması (girdi-çıktı dengesine kadar); belirli alanlara (öncelikli disiplinlere) veya bölgelere yönlendirmek için fiş ödeneğinin yükseltilmesi (örnek: STEM alanlarını seçenlerinki %20 daha değerli, gibi) politikalar yoluyla yükseköğretime dinamizm getirilir. Adil uygulama ortamı, üniversiteler arası rekabetin sağlığı, öğrenci tercihlerinin hayata geçmesindeki başarı ve yoksul öğrenciler için sistematik engel tehlikesi sürekli izlenir.

      Şekil 1: fiş ( vaucher) modeli [1]

    2. Devletin katkılarının çıktı temelinde ve yarışmacı olması yükseköğretimin finansmanı çerçevesinde bir defa daha vurgulanmak durumundadır. Kamu kaynakları dağıtımında kullanılan
      • girdi temelli göstergeler, geçmiş yılın ödenek seviyesi yanında;
      • tercih eden öğrenci katkısı,
      • çıktı ve süreç (performans) temelli göstergeler,
      • performans temelli sözleşmeler,
      • yarışmacı fonlar,
      • kalite temelli kaynak aktarımı vasıtasıyla, veya
      • mükemmeliyet yaratmak için

      dağıtım esas alınmalıdır. Burada, çıktı, süreç ve performans temelli sözleşmelerde kurumun kendi taahhütleriyle, yarışmacı fonlarda diğer kurumlarla karşılaştırıldığı unutulmamalıdır.

    3. Devlet üniversitelerinin devlet katkısı, vakıf üniversitelerinin öğrenci katkısıyla yaşamaları normal karşılansa bile sağlıksız bir yapı oluşturmaktadır. Kurumsal özerkliğin ancak çok kaynaktan beslenen üniversiteler için gerçekleşebileceği kabul edilmiş bir husustur. Devlet üniversitelerindeki tıp fakülteleri hastaneleri ile gündeme giren döner sermaye gelirleri öz gelir olarak ikinci kaynak görevini sürdürmektedir. Ancak kurumsal anlamda bütçenin farklı gelir kaynakları gibi değil, kazancı sağlayanların belirli bir kesinti dışında bu kazancı paylaştıkları, özel bir mali kaynak algısı yaygındır. Üniversitelerin mali yapıları farklı gelir kanallarını bütünleşik ve kolayca yönetilebilir bir yapıda toplayabilmelidir. Devlet üniversitelerinde merkezi bütçe, döner sermaye, özel hesap şeklindeki bütçe dışı kaynaklar, üniversite vakfı ve ticari işletmelerinin bütçeleri, hepsi, ayrı ayrı muhasebeleştirildikleri için toplam gelir-gider resminin net takibi, üniversite temel etkinlikleri olan eğitim-öğretim, araştırma, topluma hizmet fonksiyonlarının finansal kaynakları itibarı ile izlenmesi mümkün olmamaktadır. Bütünleşik yapı üniversitelerin yarışmacı, girişimci şeffaf yönlerini destekleyecektir.
  8. Kurum kimliğinin, hedef ve stratejilerinin katılımcı bir süreçte oluşturulmuş, sürdürülebilir, ulusal yükseköğretim politikalarıyla uyumlu ve kamuoyuna açıklanmış olması; atama sürecinde bunların irdelenmesi ve dikkate alındığının gösterilmesi çok önemlidir. Rektör görevlendirme sistemi ve üniversitelerin üst yönetiminin oluşturulması tekrar ele alınmalıdır. Önceki rektörün tersine hareket etmeyi marifet sayan ve süreksizlik yayan rektörler yerine kurum hedef ve kimliği ile barışık, sürekliliğe inanan, kurum temel politikalarına sahip çıkacak yöneticiler üretecek ve bu yöneticilerin hesap verebilme esaslarını düzenleyen bir sisteme ihtiyaç vardır. Üst yönetimin üniversitenin temel fonksiyonlarının sahipliğini üstlenmesi ve kalıcı kurumsal duruş tesisi özendirilmelidir. Buna destek verecek şekilde kararlara paydaş katılımı vurgulanmalıdır. Uzun bir arama sürecini etkin kullanan ve paydaşların görüşlerini de içeren bir sistemin geliştirilmesi gerekir.
  9. Açık Öğretimin rolünün yaşam boyu öğrenmeye çevrilmesi gerekir. Onsekiz- yirmi dört yaş grubunun eğitiminde az sayıda uzaktan/açık öğretim dersi çeşitliliği faydalıdır; ancak tüm diploma programının uzaktan/açık öğretim şeklinde düzenlenmesi pedagojik olarak yanlıştır. Özel durumlarda ve çeşitlilik anlamında, açık/ uzaktan öğretim uygulamaları kabul edilebilir; ancak mevcut sayılar ve arz mantığı ve gelir sağlama güdüsü ile yürüyen mevcut politika ülkemize zarar vermektedir. Yaşam boyu öğretim ve yetişkin eğitimi için değerli bir araç, ön lisans ve lisans seviyesinde hatalı altenatif teşkil etmektedir. Pedagojik açıdan açık öğretim, olgunlaşmış, motive, öğrenme ihtiyacını hisseden öğrenciler için başarılı olmaktadır. Lisans ve ön lisans programındaki standart öğrenciler programların hedeflediği yetkinliklere ulaşmakta zorlanmaktadır; dolayısıyla, 18-24 yaş grubu eğitiminin temel felsefesiyle uyumlu olmayan açık öğretime aşırı pay verilmesinden vazgeçilmesi, mevcut söylemin (4 milyon + 4 milyon) terk edilmesi, ön lisans ve lisans programlarının öğrenci kontenjanlarının düşürülmesi ve bu programların tedricen sonlandırılması önerilir; bu süreçte yeni hiçbir ön lisans veya lisans programı açılmamalıdır.
  10. Yaşam boyu öğrenme kapsamındaki uygulamalar prensip olarak ücretli, girişi sınavsız, giriş koşulları esnek olmalıdır; yetkinlik temelli süreçleri öne çıkaran kurgusu, kesin ve iyi duyurulmuş/ bilinen mezuniyet koşulları olmalıdır.

    Uzaktan öğretimin/ eğitimin verilme şekli zaman ekseninde senkron/ asenkron; mekan ekseninde çevrimiçi/ yüzyüze kampüste (farklı oranlarda harmanlanmış ( blended)) ; ölçme-değerlendirme ekseninde yüzyüze/ yenilikçi dijital değerlendirme;  öğretim yöntemi ekseninde rehber gözetiminde/ etkileşimli- aktif  yelpazesinde değişmektedir. Konuya/ ihtiyaca/ öğrenci profiline göre farklı kombinasyonların kullanılması gerekir. Gerek lisans veya önlisans programlarında, gerekse erişkin eğitiminde yukarıda sayılan zaman/ mekan/ ölçme/ öğretim yöntemi yelpazesinin neresinde durulduğu (hangi kombinasyonları kullanarak eğitim verildiği) şeffaf olarak paylaşılmalı, tüm paydaşların net olarak sunulan eğitimi ve kazanımları/ yetkinlikleri bilmeleri, kabul etmeleri imkanı sağlanmalıdır.

    Açık/Uzaktan  eğitim diploma ve sertifikalarında A/U Ö ibaresinin bulunması şeffaflık, hesap verebilirlik ve izlenebilirlik açılarından gereklidir.

    Önceki öğrenmenin tanınması açık ve uzaktan öğretim talepleri açısından önem arzetmektedir. Mevcut sistemde çok sayıda öğrenci önceki öğrenmesini belgeleyemediği için sadece diploma almak üzere açık öğretim programlarına kaydolmaktadır. Günümüzde belgeye dayalı olmayan (informel/ non-formel) eğitimlerin artış eğiliminde olması (örneğin, MOOC’lar vasıtasıyla edinilen kazanımlar) önceki öğrenmenin tanınması konusunu acil hale getirmektedir.

    Buna benzer bir durum önlisans yerine herhangi bir lisans diploması,  lisans yerine herhangi bir yüksek lisans  diplomasının alınması sayesinde – yetkinliklere hiç aldırış etmeden, kazanılan becerileri hiç sorgulamadan- maaş artışlarına erişebilme çarpıklığıdır. İlave diploma sayesinde işyerinde otomatik kademe/ derece ilerlemesi alınması, dolayısıyla seçilen program, ders, içerik veya yetkinliğin kimsenin umurunda olmaması ve ölçme-değerlendirme yöntemlerinin yetkinlik kazanımlarının güvencesi olamaması gibi zayıf yönlerin mutlaka iyileştirilerek değerli bir araç olan açık ve uzaktan eğitim-öğretim uygulamalarının prestij kazanması sağlanmalıdır.

  11. Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu’nun (YKK) görev ve sorumluluklarının koordinasyonu öne alacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekir. Yükseköğretimdeki çeşitliliği yönetecek, sistemin yarışmacı karakterini kuvvetlendirecek, ön lisanstan doktora programlarına kadar geniş yelpazenin uyum ve koordinasyonunu yürütecek, bakanlıklarla işbirliği yaparak insan kaynağı planlaması yapacak, özellikle doktoralı insan kaynağı yaratma stratejisinin üretilmesi ve uygulanmasını üstlenecek, yükseköğretimde denklik işlemlerini yürütecek, gelişmekte olan üniversitelerin Milli Mütevelli Heyeti/ Ulusal Konseyi olarak çalışacak ve tüm üniversitelerin izleme-değerlendirme-planlama-koordinasyon süreçlerini Ulusal Kalite Kurulu ile işbirliği yaparak geliştirecek bir üst kurul oluşturulmalıdır. YKK, üç farklı görev alanını yöneten üç alt kurulun bir başkan ve bir başkan yardımcısı eliyle ortak yönetimi olarak kurgulanmalıdır. Alt kurulların görev alanları (a) Tüm üniversitelerle ilgili olarak, yükseköğretimdeki ulusal standartları belirlemek, yükseköğretim faaliyetleri ile ilgili olarak izleme-değerlendirme-planlama ve koordinasyon yapmak, sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmak, Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun değerlendirmeleri ışığında gereken düzenleme ve eylemleri yapmak;  (b) Gelişmekte olan ve henüz Konseyleri olmayan üniversitelerin Ulusal Konseyi olarak görev yapmak;  ve  (c) Mesleki Eğitimin Ulusal Konseyi olmak ve yükseköğretim sistemi içindeki rolünü ve uyumunu gözetmek olarak belirlenmelidir. Torba bütçe ve Üniversite Konseyi yapılanması ışığında bölüm, program açma ve kadro paylaşımında üniversitenin maliye bakanlığına muhatap olması (YKK’nın görev ve sorumluluk üstlenmemesi), kontenjan tespitinde üniversitenin özerklik seviyesi, doluluk/ istihdam kriterleri ve aşırılıkları önleyici önceki performans kriterleri çerçevesinde üniversitelerin etkin olması beklenmektedir. YKK görev ve sorumlulukları mümkün mertebe üniversitelerin kendi sorumluluklarının hesabını vermelerine izin veren, Kurulun temel misyonunun eşgüdüm ve denetim olduğu yaklaşımı ile tanımlanmalıdır.
  12. Yükseköğretim Kalite Kurulu kurulmuştur ve çalışmaktadır (adının Kalite Güvence Kurulu (KGK) olarak değişmesi, tüm eğitim kademelerinde etkin olması ve tercihan İstanbul merkezli kurgulanması düşünülmelidir). Yasal olarak bağımsız statüsü olmakla beraber bağımsızlığının pekiştirilmesi gerekir; ölçme ve değerlendirmenin YKK, MEB, siyasi tercihler, üniversite ve diğer paydaşların tercihlerinden bağımsız, adil, tarafsız, şeffaf hareket edebilmesini güvence altına alan ve tüm üniversitelerin kurumsal akreditasyon sürecinden beş yılda bir geçmeleri ve önceden belirlenmiş ulusal standartlar çerçevesinde akreditasyon sonuçlarının bağlayıcı yaptırımlara dönüşmesine yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Yükseköğretim Kalite Kurulu ile Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu arasındaki ilişkiler ve işbirliği mekanizmaları netleştirilmelidir. Tüm faaliyetler itibarı ile olmazsa olmaz eşik standartların mevcudiyeti ve bunlardaki zafiyetin karşılığındaki tedbir ve yaptırımların bu iki üst kurulun ortak politika ve deklarasyonları ile ulusal duruş şeklinde tescil edilmesi gerekir.
  13. Yükseköğretim kanununun tüm üniversiteleri ayrıntılı olarak tanımlayan yapısından vazgeçip, genel çerçeveyi çizmesi ile yetinmesi, üniversitelerin kendi ana yönetmeliğini ( statute /charter) hazırlayarak kendi yapısını/ sistemini tanımlaması/ geliştirmesi tercih edilmelidir. Kitle eğitiminin giderek çeşitlendirdiği öğrenci profiline muhatap olmak ve bunun yarattığı öğrenci taleplerini karşılamak, çeşitlenen piyasa ihtiyacına cevap vermek ve istihdamı arttırmak, rekabete cevap verebilmek için kaynakları odaklamak gibi nedenler tüm dünyada yükseköğretimde çeşitliliği vazgeçilmez kılmaktadır. Paydaş taleplerinin çok farklı içerikleri yanısıra, kurumlara imkan, kabiliyet ve tercihleri yönünde ilerlemeleri fırsatını verme gereksinimi, uluslararası rekabetin zorladığı kaynakların konsantre ve etkili kullanılma gereksinimi bulunmaktadır. Çeşitlilik, teknolojik gelişme, inovasyon ve daha genelde “orta gelir tuzağını” aşmakta önemli katkılar yapacak anahtar kavramdır. Ülkemizdeki mevcut merkeziyetçi yapı ve tek tip anlayışı nedeniyle daha da öncelikli olmak durumundadır. Çeşitliliği kurgularken elit-seçkin kurumları koruyup geliştirebilmek gerekir. Misyon farklılığı en belirgin çeşitlilik kaynağıdır. Üniversiteler,
    • Eğitim odaklı
    • Araştırma odaklı
    • Topluma Hizmet odaklı
    • Misyon geliştiren (henüz misyon belirleme aşamasına gelmemiş)
    • Mesleki eğitim odaklı (MYO’lar)
    • Uzaktan Eğitim odaklı

    tercihlerini yapabilmelidir. Bunun da ötesinde, çok sayıdaki eğitim odaklı üniversiteler arasından az sayıda özgün, yenilikçi örnek oluşturan eğitim odaklı üniversiteler oluşturmak; az sayıda araştırma odaklı üniversiteler arasından çok az sayıda küresel rekabetçi araştırma odaklı üniversiteler oluşturmak; az sayıda toplum hizmetine odaklı üniversiteler arasından çok az sayıda bölgesel katkı veren örnek topluma hizmet odaklı üniversiteler oluşturmak yolu açılmalıdır. Eğitim odaklı ve topluma hizmet odaklı üniversitelerde doktora eğitimi vurgulanmazken (en fazla 5 doktora programı açılması öngörülürken) araştırma odaklı üniversiteler doktoralı eleman yetiştirme görevini üstlenmeli, beraberinde uluslararası işbirlikleri ve doktora jürileri tesisi koşullarını benimsemelidir. Farklı misyon seçimlerinin farklı başlangıç kriterleri ve yıllık performans koşulları tanımlanarak üniversitelerin kendi kimliklerine en uygun ve gerçekçi misyona yönelmeleri sağlanmalıdır. Henüz misyon belirleme aşamasına gelmemiş üniversiteler bu aşamayı erteleyerek bir süre misyon geliştiren kategorisinde kalabilmelidir.

    Bu misyon farklılıkları kategoriler değil, örneklerdir;çeşitliliği arttırmak için sunulan alternatiflerdir.

    Dünya genelinde de üniversitelerin farklılaşmaya değil, birbirine benzemeye doğru hareket ettikleri görülür. Prestijli, başarılı üniversiteleri taklit etmek, onları örnek almak yoluyla daha homojen bir yapının oluşması sıralamalar ile de desteklenmektedir. Dolayısıyla çeşitliliğe gidebilmek için üniversitelere karışmamak yetmez, onları farklılaşmaya cesaretlendirmek, sistemi farklılaşanlar için daha kolay hale getirmek gerekir. Farklı statülerin toplamda benzer cazibeleri olacak şekilde düzenleme yapılmalı ki çeşitlilikler yaşatılabilsin; özerklik derecesi düşük üniversitelerin oransal en büyük bütçeyi almaları veya özerklik derecesi yüksek üniversitelerin bütçelerinin büyük kısmını öz gelir olarak sağlama zorunluluğu gibi denge unsurlarına ihtiyaç bulunmaktadır.

  14. Kurumsal özerklik, yükseköğretim kurumlarının kendi politika ve önceliklerini belirleyerek, kendi tercihleri doğrultusunda gelişmeleridir. Bir üniversiteye tanınan özerklik derecesi o üniversitenin gelişmişlik düzeyi ve hesap verme kabiliyeti ile orantılı olmak durumundadır. Bazı özerklik konuları uygulamanın nasıl olacağı ile ilgili olarak basit tercihleri içerir; organizasyonel yapı, senato kompozisyonu örneğin, büyük hatalara açık bir konu değildir. Buna karşılık mali ve sosyal sonuçları olabilecek kontenjan tayini özerkliği üniversitenin gelişmiş ve kusursuz çalışan kontrol ve denge sisteminin, kalite güvence sisteminin varlığına ihtiyaç duyar. Basitten başlayarak artan özerklik konuları, kabaca,
    • Organizasyona, yapılanmaya ait konular,
    • Akademik müfredat,
    • Atama ve Yükseltme kriterleri,
    • Öğrenci seçme kriterleri belirleme,
    • İstihdam- işten çıkarma kuralları,
    • Torba bütçe ve sonraki yıla transfer,
    • Odak alan – misyon seçimi,
    • Program açma-kapama,
    • Öğrenim ücreti-katkı payı tespiti,
    • Çalışan ücretleri tespiti,
    • Kontenjan tespiti

    şeklinde sıralanabilir. Kuruluş dönemini yaşayan, henüz kurumsal kimliğin oturmadığı ve iç kalite güvence sisteminin gelişmediği üniversitelerin özerklik seviyesi listenin üst sıralarında kesilirken, tam gelişmiş olanlarda listenin en alt sıralarına kadar özerklik kullanma hakkının verilmesi gerekir. Özerkliğin karşılığı hesap verebilme yeteneği olduğuna göre, kurumlar hesap verebilirlik karşılığında zaman içinde özerklik derecelerini artırabilmelidirler.

    Özerklik çerçevesinde üniversiteye giriş sisteminin çeşitlenmesi, ancak adil ve tutarlı yapısının bozulmaması gerekir. Kurumlar giriş için kendi kriterlerini belirleyip  ilan edebilmelidir. Mevcut kullanılabilecek kriterler (orta öğretim notu; merkezi temel yetenek testi; merkezi alan yetenek sınavı) yanında yeni geliştirilebilecek kriterler (olgunluk sınav notu;  çoktan seçmeli yanında klasik sorulu sınavlar, kurumun özel yetenek sınavı gibi) ve  bileşenlerin nasıl ağırlıklandırılacağı tespit edilebilir. Bunlardan hiçbirinin ağırlığının aşırı olmaması ( örneğin %50’den fazla) sağlanmalıdır. İlan edilen kriterler çerçevesinde  yerleştirme merkezi yapılmalıdır. Kurumlar program yerine fakülteye/ üniversiteye öğrenci alma ve onlara sonradan diploma programı seçtirme tercihlerini kendileri yapabilmeli ve bunlara ilişkin süreçlerin ayrıntısını saptayıp ilan edebilmelidir.

    Çeşitliliği artırma politikası  ilk başta sınırlı özerklik grupları oluşturularak tedrici başlayabilir;  zaman içindeki evrilmeyi Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu’nun yönetmesi gerekir.

  15. Çeşitlilik opsiyonlarının seçiminde bir diğer unsur yönetişim tarzıdır. Vakıf yükseköğretim kurumlarında Mütevelli Heyet ve bu heyetin atadığı rektör üst yönetimi oluşturur. Devlet üniversitelerinde Mütevelli Heyetin yerini Üniversite Konseyi alır ve rektörü atar. Altı yıl için seçilen devlet memuru olma niteliğine sahip, toplumda temayüz etmiş ve aktif siyaset içinde olmayan 15 üyeden oluşan Konsey için :
    • Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu altışar aday önerir, Cumhurbaşkanı üçer üye atar;
    • Sekiz aday Üniversite senatosunca önerilir, Cumhurbaşkanı dört üye atar;
    • Üniversiteye ilgi göstermiş, hizmet etmiş, bağış yapmış, ülkenin kültür, sanat ve iktisadi hayatında temayüz etmiş, toplumla Üniversite arasında köprü kurabilecek kişiler arasından Cumhurbaşkanı doğrudan dört üye atar.

    On dört üyenin atadığı rektör Konseyin 15.üyesidir. Her iki modelde de rektör altı yıl için atanır, atama yenilenebilir; atayan kurul kendi tanımladığı arama süreci-arama komitesi yöntemini kullanır. Rektör yardımcısı sayısı ve görevleri rektörü atayan kurulca, isimleri rektör tarafından belirlenir. Dekanlar rektörün arama süreci sonunda oluşturacağı önerisi ile rektörü atayan kurulca belirlenir. Politikalar Konsey tarafından oluşturulur, rektör tarafından icra edilir.

    Gelişmekte olan , kimliği henüz belirginleşmemiş, geniş bir mezun kitlesi bulunmayan üniversitelerin sayıca çok olması nedeniyle geçici bir statünün tanımlanmasına ihtiyaç bulunmaktadır; bu kurumlar Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu’nun doğrudan gözetimi altında olmak durumundadır. Bu durumda Üniversite Konseyinin veya Mütevelli Heyetin yetkileri YKK tarafından kullanılır. Rektör YKK tarafından atanır ve üst kurul olarak YKK’na sorumludur. Bu üniversiteler gelişmelerini tamamladıklarında kendi Üniversite Konseyi ile yönetilen yükseköğretim kurumları arasına girerler. Geçiş dönemi tamamlandığında tüm devlet üniversitelerinin birer Üniversite Konseyi oluşmuş ve YKK’nın 9b’deki görevi sona ermiş olur.

    Bölgesel Mesleki Eğitim Üniversitelerinin Üniversite Konseyi oluşturulması aşamasında MEB yerine Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, üniversite senatosu yerine sektör temsilcileri aday önerirler.

  16. Üniversitelerin kapsamları itibarı ile farklılaştıkları görülmektedir. Hemen her bilim dalını kapsayan üniversiteler tam teşekküllü/ geniş kapsamlı/çok alanda yoğun ( comprehensive) olarak tanımlanırken, beş-altı bilim dalı ile sınırlı üniversiteler ‘sınırlı alanda yoğun’, bir veya birkaç bilim dalına yoğunlaşmış olanlar ‘tematik’ olarak adlandırılır.

    Üniversitelerin kapsamlarını bilinçli seçmeleri, sürekli kapsam kayması yaşamamaları, ulusal planlama yaparken bu dağılımın ülke genelinde ve coğrafi bölgeler itibarı ile tasarlanabilmesi önem kazanmaktadır. Dolayısı ile kapsam farklılıkları hem üniversitenin özelini, hem de ulusal ihtiyaçlara cevap vermek adına yükseköğretimin genelini ilgilendirmektedir.

  17. Yabancı dilin öğretilmesi ve yabancı dilde öğretim olmak üzere iki konu yükseköğretimin bugünkü sorunları olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye Yükseköğretim Yeterlilikler çerçevesi (TYYÇ) dört yıllık eğitim-öğretim sonunda her mezunun bir yabancı dili en az Avrupa Dil Portföyü B1 Genel Düzeyi’nde kullanabilmesini zorunlu kılmıştır; yabancı dilde öğretim yapan üniversiteler için B2 düzeyi hedeflenmiştir. Yabancı dil yetkinliğinin istihdam ve yaşamın genelindeki kilit rolü zaten yadsınamaz. Ancak hemen hemen hiçbir üniversitemiz bunu sağlamamakta veya kanıtlayamamaktadır.

    Yabancı dilde öğretim ülkemizde bir pazarlama yöntemine dönüşmüş durumdadır. Yabancı dilin öğretilmesi başarılamadığı için  yabancı dilde öğretim kılıfı ile çözüm üretilmesi yoluna gidilmiştir. Yabancı dilde öğretim veren üniversiteler, özellikle vakıf yükseköğretim kurumları, hedeflerine ulaşmakta olağanüstü zorlanmaktadır. Birçok üniversitede öğretim İngilizce olarak duyurulsa bile büyük bir kısmı Türkçe olarak gerçekleşmektedir. Zaten ulusal kapasite bu kadar yaygın yabancı dilde öğretimi desteklemeye müsait değildir. Bu nedenle, farklılıklar seçiminde ulusal kapasite ile uyum mutlaka gözetilmek durumundadır ve kamuoyunun yanıltılmasının önüne geçilmelidir. Ayrıca, yabancı dil şartları sağlansa bile yabancı dilde eğitim ve öğretim veren programların belirli bir oranla sınırlandırılması ulus olmanın gereğidir.

  18. Çeşitlilik opsiyonlarının en bilineni mali ve hukuki statü farkı olmaktadır. Kar amacı olmayan, devlet tarafından kurulan ve finanse edilen devlet üniversiteleri; kar amacı olmayan, vakıf tarafından kurulan, finanse edilen ve sınırlı devlet desteği alabilen vakıf üniversiteleri, kar amaçıyla işletilen, ticari amaçlı özel üniversiteler ve başka ülkedeki ana üniversitenin uzantısı olarak, kar amacıyla işletilen ve sınır ötesi tabir edilen üniversiteler seçenekleri bulunmaktadır. Ülkemizde şu anda son iki kategori yasal olarak yoktur. Bu kategorilerin sisteme dahil edilmesi daha çok siyasi bir tercih olmaktadır. Ancak kamuoyundaki yaygın kanaat vakıf üniversitesi statüsünde bulunarak özel üniversite gibi davranan çok sayıda kurumun mevcut olduğudur. Bu konuda izlenmesi gereken yol yasayla vakıf üniversitesi kurulmasının şartlarının belirlenmesi; bu şartları sağlayan kurumların vakıf üniversitesi olarak devam etmesi, sağlayamayanların ise özel üniversite statüsüne geçirilmesidir. Tanımların ve statü farklılıklarının net, açık ve gerçekci olması gerekir. Mevcut düzen kamuoyunun güven [2] duygusunu fevkalade aşındırmıştır. Yasal dayanağı olmadığı için gizli kar amacıyla çalışan yükseköğretim kurumları tüm sistemi çok yormakta, merkezi düzenlemeleri aşırı bürokratik hale getirmektedir.

    Özel (vakıf + kar amaçlı) / devlet üniversitesi dengesi ulusal bir politika ögesi olarak ayrıca belirlenmelidir; öğrenci sayısı itibarı ile özel (vakıf + kar amaçlı) üniversite  oranının yüzde 20 olarak korunması uygundur.

  19. Sistem genelinde üniversitelere verilen imkanlar üniversitelerin önünü açar; ancak üniversitedeki akademik yaşamın da bu imkanlara paralel olarak kendini yenilemesi ve yarışmacı değişimleri benimsemesi şarttır. Bunların başında öğrenci merkezli eğitimin uygulanması gelir. Tüm eğitim-öğretim etkinliklerinde öğrenme kazanımlarının (mesleki ve genel (generic)) öne çıkması sağlanır. Tüm diploma programlarının amaçları ve çıktıları, paydaşların aktif katılımı ile saptanır, ilan edilir, sistematik olarak izlenir, değerlendirilir ve hedeflerle uyumsuzluk durumunda önlem alınır. Çıktı ve kazanımlar temelli yetkinlik takibi programı yürüten tüm öğretim elemanlarının sorumluluğunda olup, kısıtlı bir gruba ihale edilemez. Aynı şekilde öğrenme programındaki (müfredattaki) tüm derslerin kazanımları paydaşların aktif katılımı ile saptanır, ilan edilir, sistematik olarak izlenir, değerlendirilir ve hedeflerle uyumsuzluk durumunda önlem alınır. Sınıf içinde derslerin aktif, etkileşimli yöntemlerle yürütülmesini, bilgi aktarımından çok derin anlama, eleştirel düşünme ve bilgi/ beceriyi kullanma amaçlarına yönelmeyi; müfredatın esnek olmasını, seçmeli derslerin müfredatın üçte birinden fazla olmasını, sadece mesleki seçmeli değil, serbest seçmeli imkanlarının verilmesini, öğrenenin neyi öğreneceği hususunda daha fazla rolünün olmasını; disiplinlerarası yaklaşımların vurgulanmasını, müfredatın farklı disiplinleri tanıma fırsatını sunmasını; istihdam-eğitim ilişkisini (istihdam edilebilme) ve mezunların öngörülemeyen piyasa koşullarına hazır olmasını sağlayacak kurumsal yapı ve süreçler üst yönetimin görevi, üniversite kimliğinin ayrılmaz parçasıdır. Üniversite kendi bünyesine uygun ‘öğrenmenin değerlendirildiği mekanizma ve süreçleri’ geliştirmek, uygulamak, izlemek, değerlendirmek zorundadır. Buna uygun politikalar kamuoyuna duyurulmalıdır, gereğinin yapıldığının kanıtları sunulmalıdır.
  20. Üniversite olmanın gerektirdiği sorumluluk araştırmaları izlemek, odak alanlarda uzmanlaşmak, yeni bilgi üretmek, sentezlemek, eğitim alanında araştırma yapmak, uygulamalı araştırmaları yönetmek ve sanayiye, iş dünyasına aktarmaktır. Araştırma odaklı iddiası olmasa bile, bunu sağlayacak kurumsal yapı ve süreçleri çalıştırmak üst yönetimin görevi, üniversite kimliğinin ayrılmaz parçasıdır. Kurumun bir araştırma gündemi/ ajandası/ takvimi olmak durumundadır. Her üniversite misyonu doğrultusunda,  [eğitim-öğretim odaklı da olsa, topluma hizmet/ bölgesel kalkınmaya destek öncelikli de olsa, araştırma odaklı da olsa (araştırma yoğun ( research intensive), araştırma etkin ( research active) ve araştırma bilinçli ( research informed) seviyelerinin hangisini benimsemiş ise)], araştırma potansiyelini; yerel-bölgesel-ulusal-uluslararası araştırma işbirliklerini; elemanlarının araştırma yetkinliklerini geliştirmeleri için sunduğu imkanları; kendisinde mevcut bilim dallarının ne kadarında iddialı olduğunu, adres olunan konuların/ mükemmellik merkezlerinin varlığını/ sayılarını; araştırma kaynaklarından sağlanan fonlar, araştırma çıktıları / sonuçları, (varsa)ortalama kaç doktora mezunu verildiği gibi ölçütler çerçevesinde kişi, birim ve kurum performansını ölçer, bilir, izler, değerlendirir, kurumsal kimliğin parçası olarak geliştirir.

    Buna uygun politikalar kamuoyuna duyurulmalıdır, gereğinin yapıldığının kanıtları sunulmalıdır.

  21. Kurumsal insan kaynağı ve yönetişim politikasının liyakat, süreklilik, evrensellik, paydaş katılımı, görevlerin sahiplerine verilmesi ( delegation), kararların mümkün olan en alt kademede alınması ( principle of subsidiarity) doğrultusunda oluşturulması ve uygulanması; öğretim üyesinin kendini sürekli geliştirmesi imkanları yaratılması; yeni akademik ve idari görev alanlarının (kurumsal araştırma, kalite güvence, öğrenci dekanlığı, vb) kullanılması ; iç paydaşların karar verme süreçlerinde etkin olması ve kurum kimliği oluşturma sürecini paylaşmaları üst yönetimin görevi, üniversite kimliğinin parçasıdır. Buna uygun politikalar kamuoyuna duyurulmalıdır, gereğinin yapıldığının kanıtları sunulmalıdır.
  22. Kurum kimliği çıktı temelinde ve yarışmacı düzenlemeler içermelidir; kurum içi hedefler, yaklaşımlar (bütçe paylaşımı, kaynak tahsisi, görevlendirme,…) yarışmacıdır. Kurum çalışanlarının performansı değerlendirilir ve ödüllendirilir. Rekabetin tüm akademik etkinliklerde yaşanmasının alt yapısı, kuralları ve kapsamı oluşturulur ve şeffaf olarak uygulanır. Rekabetin gerektirdiği koşullar gerçekleştirilir. İç kalite güvencesi sistemi çıktı temelinde kurgulanmıştır ve yarışmacı sistematiği içerir. Çıktı ve performans vurgusu üniversite politikası olarak benimsenir ve kamuoyuna duyurulur.
  23. Yükseköğretim kurumları kendi iç kalite mekanizma ve süreçlerini etkin çalıştırmak, sürekliliğinden taviz vermemek durumundadır.  Kurumlar akademik faaliyetlerini oluşturan standartlarını belirler, ilan eder ve buna uygun bir akademik yaşam sürdürdüklerini kanıtlarlar. Her faaliyet planla-uygula-kontrol et-önlem al (PUKÖ) döngüsünü kullanır. İlgili stratejiler, mekanizmalar, süreçler ve yapılar kurum politikası olarak benimsenir ve kamuoyuna duyurulur. Kurum iç kalite güvence sisteminin etkinliği sistematik dış değerlendirme ile kanıtlanır. Her beş yılda bir kurumsal akreditasyon sürecine başvurulması, üniversitedeki bazı diploma programlarının program akreditasyonu sürecini deneyimlemiş olması gerekmelidir.
  24. Dış paydaşların üniversitelerin gelişimine müdahil olmaları artık göz ardı edilemez. Bu ihtiyacın en akut olduğu alan MYO – Sektör ilişkisidir. Her önlisans programının en az bir sektörel hamisi bulunur. Program kazanımları, müfredat, ders verme yöntemi, değerlendirme yöntemi, istihdam edilebilirlik ölçütleri, mezuniyet koşulları, iş bulma ve memnuniyet oranları akademik birim ve sektör temsilcileri ile ortak anlayış ve işbirliği çerçevesinde oluşturulur, uygulanır, izlenir, değerlendirilir, iyileştirilir. Sektörel destek olmaksızın program açmak, yeni birimler kurmak mümkün değildir.
  25. Üniversiteler çeşitlilikleri doğrultusunda paydaş katılımını tasarlamak ve hayata geçirmekle yükümlüdürler. Paydaş etkileşiminin sonuçları irdelenir ve kamuoyu ile paylaşılır.

    Üniversiteler istihdama yönelik eğitimin kurgusunu yaparken ve uygularken dış paydaşlardan sistematik ve kurumsal faydalanma mekanizma ve süreçlerini geliştirir.  Bölüm danışma kurulları, işveren panelleri;  mezun takibi, mezun ve işveren memnuniyetinin izlenmesi;  yenilikçilik, girişimcilik, mezunların kendi işini kurmaları için destek yapılanmaları;  odalar, borsalar, işçi-işveren derneklerinin kurumsal gelişimdeki rolünün netleşmesi gibi hususları teşvik eder, düzenler, izler.  Hem iç, hem dış paydaşların geri bildirim kanalları yanında doğrudan karar alma mekanizmasına dahil olmalarının altyapısı oluşturulur, sistematik ve kurumsal düzenlemeler yapılır. Yabancı dil yetkinliğinin istihdam ve yaşamın genelindeki kilit rolü nedeniyle ayrıca ele alınması gerekir.

  26. Üniversitelerin fildişi kuleler olma devri kapanmıştır; üniversiteler eğitim ve araştırma birikimlerini toplumun hizmetine sunarak hem içinde bulundukları topluma, bölgeye, ulusa yarar sağlar, hem de kurumun gelişmesine destek olacak gelir temin ederler. Bilgi ve araştırma bulgularının ticarileştirilmesi, üniversitenin sosyal sorumluluk faaliyetleri ve kurum altyapısına dayanan hizmetlerin sunulması topluca “topluma hizmet” veya “üçüncü misyon” olarak adlandırılır. Misyon ve imkanları çerçevesinde topluma hizmet faaliyetleri, bunların türü, yoğunluğu, bütçedeki yeri, örgütlenme yapısı, izleme ve değerlendirme mekanizmaları, özellikle devlet üniversiteleri için, kurum politikasının bir parçası olmak durumundadır.

    Üniversitelerin araştırma potansiyelinin yarışmacı sanayi yaratma, yerel-bölgesel sorunlara çözüm üretme, erişkin eğitimi sağlama yönündeki etkileri sistematik ve kurumsal mekanizma ve süreçlerle denetlenir.

    • yerel, bölgesel işbirliği platformları
    • bilgi ve teknoloji transferi mekanizmaları
    • yenilikcilik, girişimcilik, öğretim elemanlarının yüksek teknoloji şirketleri kurmaları
    • kurumsal araştırma yönetimi kurgusu
    • sözleşmeli araştırma faaliyetleri
    • insan sermayesini güçlendirmek ve uluslararası gelişmelerin içinde olmak için yabancı dil yetkinliği

    dikkate alınır, ilgili  politikalar kamuoyuna duyurulur, gereğinin yapıldığının kanıtları sunulur.

  27. Dış paydaşların en genel hali uluslararası camia olmaktadır. Günümüzde uluslararasılaşma politikaları
    • Erasmus, Mevlana ve benzeri uluslararası değişim programlarına ( öğrenci, staj, akademik personel, idari personel) katılım;
    • Diploma programlarına kayıtlı uluslararası öğrenci kabulü;
    • Maaşlı uluslararası akademik personel istihdamı;
    • Araştırma takımları, projeleri, yayınları çerçevesindeki uluslararası araştırmacı etkileşimleri; değişik bilim alanlarındaki ortak araştırmalar;
    • Uluslararası ağlar ve organizasyonların parçası olmak;
    • Müfredatın uluslararası yaklaşımlarla uyumunu vurgulamak;
    • Ortak diploma programları etkinliklerine katılmak

    gibi konuları kapsamaktadır.

    Kurumların bu konuları ele alan ve kurum hedeflerini ve stratejilerini, süreç ve mekanizmalarını, organizasyon yapısını, zamanlamayı, geliştirme çerçevesini belirleyen çalışmalar yapması, bunları kamuoyu ile paylaşması ve gereğinin yapıldığının kanıtlarını sunması beklenir.

    Türkiye’de üniversite sayısı doyuma hemen hemen ulaşmıştır. Bundan sonra sürekli artan sayılar değil, kalite gündemde olacaktır. Daha stabil, kararlı bir yapı, çeşitliliğin netleşmesi, kamuoyu talebine cevap verecek düzenlemeler yapılması, görev ve sorumlulukların belirginleşmesi ve üniversite, fakülte, bölüm profillerinin buna göre şekillenmesi gündemdedir. Bu, geçmişe göre daha karmaşık, gelişmiş bir sistem demektir. Sürekli izleme, veri alma, değerlendirme, iyileştirme yapma içerir. Yeni toy aktörlerin (yeni kurulan üniversiteler) azalması, kuralları bilen, buna göre gelişmeye çalışan, giderek olgunlaşan aktörlerin kurulacak sistemi yaşatmaları beklenir.

    Önerilen Yükseköğretim Politikası metni bir paket olarak ele alınmak ve bütünüyle benimsenerek uygulanmak üzere geliştirilmiştir. Konular birbirleriyle ilintilidir, birinin başarısı diğerlerinin de aynı zamanda benimsenmesine bağlıdır.

    [1] A.Ziderman, “Financing Universities Through Vouchers”, Higher Education Policy, (2017) 30,161-184.

    [2] Yükseköğretim, güven ve güvenirlik kavramlarının büyük önem kazandığı bir sektördür. Üniversitelerin ileride yapacakları hizmete binaen kamuoyunun kredi açması ve buna paralel devletin ön ödeme yapması ancak sektöre güven ile açıklanabilir. Ülkemizde bu güven azdır. Vakıf üniversitesi statüsüne aykırı davranışlar daha da azaltmıştır.

Comments are closed.

yükseköğretim yönetimi, sistemleri, geliştirilmesi konularını tanıtan, destekleyen kişisel platform | www.oktemvardar.com

Yukarı ↑